BÖYLESİ GÖRÜLMEDİ Herkes böylesi görülmedi diyor. 40 yıldır bu alanda kalem oynatan birisi olarak ben de aynı düşüncedeyim. Krizler ülkesi olarak bilinen Türkiye, bu defa uzun yıllardır, belki birkaç nesildir emsali görülmemiş bir global krizle yüz yüze. 10 gün öncesine kadar İdlip, savaş, kapılara yığılan göçmenlerdi ana gündemimiz, şimdi hepsi unutuldu. Öylesine. Şu anda 103 ülkeye yayılmış, binlercesini öldürmüş, onbinlerce kişide pozitif tanı konmuş, milyonlarca taşıyıcıya ulaşmış bir virüsten, Corona’dan (Covid-19) söz ediyoruz. Kimse, hiçbir ülke kayıtsız kalamıyor. Ülkeler, bölgeler, şehirler karantinaya alınıyor. Hafife alanların, bize bir şey olmaz diyenlerin, eski rutini sürdürenlerin başlarına neler geldiğini her gün yeni örneklerle izliyoruz. Virüs Çin’de başlamış, önce Uzakdoğu’yu etkilemişti ama ardından İran ve İtalya’yı vurdu. Dünya Sağlık Örgütü genel direktörü ise, iki gün önce krizin merkezinin Uzakdoğu’dan Avrupa’ya kaydığını açıkladı. Önlemler ifratla tefrit arasında değişse de, işin ciddiyeti ortada. Şu koşullarda virüsle en etkili mücadele yöntemi, dışarıya çıkmamak, kalabalığa karışmamak olarak tanımlanıyor. Devlet yönetimleri bunu virüsün yaygınlaştığı ülkelerle ilişkiyi kesmek, sınırları kapatmak olarak anlıyor. Tavsiyeler, uygulamalar bu yönde. ABD Başkanı Trump, önlem olarak ABD ile Avrupa - Schengen bölgesi ülkeleri arasında uçak seferlerinin 30 gün süreyle durdurulduğunu açıkladı. Büyük olay oldu. Piyasalar büyük tepki verdi. Türkiye İçişleri Bakanlığı, virüsün yaygın olduğu Çin, İtalya, Güney Kore ve İran ve Irak’a ek olarak, dün sabahtan itibaren 17 Nisan’a kadar geçerli olmak üzere tüm hudut kapılarını 9 Avrupa ülkesinden (Almanya, İspanya, Fransa, Avusturya, Norveç, Danimarka, İsveç, Belçika ve Hollanda) gelecek yolculara kapatıldığını açıkladı. Toplu ulaşımın yarattığı riskten korunabilmek için global şirketler çalışanlarını evden çıkmadan çalıştırmanın yollarını arıyor. Türkiye’de de evden çalışma yaygınlaşıyor. Uluslararası ve ulusal iş seyahatleri büyük ölçüde iptal. Kongreler, fuarlar, kültür sanat etkinlikleri de en yaygın iptallerle yüzyüze olan etkinlikler arasında. Okullar ara tatile girdi. Tatil demek seyahat değil eve kapanmak demek. Dünya ekonomisi en büyük buhranlarından biriyle karşı karşıya. Ama bu krizden en çok etkilenen sektör hangisi dense, en başa turizmi koymak gerekecek. Tereddütsüz. Çünkü yukarıda tanımlanan önlemlerin tamamı turizm tanımı içindeki etkinlikler, aktivitelerle ilgili. En büyük sorun havayolu şirketlerinde. Seferlerin büyük bölümü iptal, kalanlardaysa doluluk tarihin en düşük noktasında. Dev havayolu şirketleri hiç yapmadıklarını yapıyor ve filolarının neredeyse yarısını hangara çekiyor. İlk iflaslar havayolu şirketlerinde başlayabilir. Ardından tur operatörleri gelecek gibi görünüyor. Türkiye turizmi nasıl etkilenecek? Turizm ülkeleri olarak bilinen ve Akdeniz bölgesinde Türkiye’nin de rakipleri olarak görülen İtalya ve İspanya’da yaşananlardan sonra, aklı başında olan hiç kimsenin Türkiye’de alınan önlemlere itiraz edecek hali yok. Sağlıktan, insan yaşamından daha önemli ne olabilir ki? Bu nedenle de sektörde kimsenin sesi çıkmıyor. Vaka sayısının azlığı Türkiye’yi kurtarmıyor. Önlem almayanların başına ne geldiği ortada çünkü. Beklenti, umut bu işin 2 ay içinde, en geç hazirana kadar biteceği, global bir sorun olmaktan çıkacağı yönünde. Alınan önlemlerin, kapatılan sınırların, durdurulan uçak seferlerinin süresi de bunu gösteriyor. Turizmde Şubat ve Mart kaybedildi. Öyle görünüyor ki, Nisan ve Mayıs da kayıp aylar olarak kayda geçecek. Şehir turizmi kapsamındaki il ve bölgelerde durum böyle. Antalya ve Ege gibi resort turizmin yaygın olduğu bölgelerdeki otellerin büyük bölümündeyse sezon zaten Nisan’da açılacaktı. Açılışlar Nisan üçüncü çeyreğine ya da sonuna erteleniyor. Şimdilik. Yeni bir karara kadar. Herşey farklı da olabilir. Türkiye 2020 turizm sezonuna büyük umutla hazırlanmaktaydı. Avrupa’daki ana kaynak ülkelerle, en büyük kaynak Rusya’da ilk satışlar bunu gösteriyordu. Her şey tersine döndü. Nisan ayına yönelik olarak yapılan rezervasyonlar büyük ölçüde iptal edildi. Tatil tüketicisinde tedirginliğin sadece nisan ya da mayısı değil, yılın bütününü kapsayacak kadar büyük olduğu anlaşılıyor. Tur operatörleri bunu dikkate alarak tüketiciyi paniğe sokacak davranışlardan uzak durmaya çalışıyorlar. TUİ başta olmak üzere Avrupa’nın büyükleri, 15 Mart – 31 Ekim tarihleri arasında kalkıştan 14 gün öncesine kadar tüm turlarda ücretsiz iptal ya da değişiklik hakkı tanıdıklarını açıkladılar. Türkiye ise uygulamaya koyduğu önlemlerle, işi ciddiye aldığını gösteriyor. Umut, hiç değilse hazirandan sonrasını kurtarmak. Eğer beklendiği gibi sorun iki ay içinde sönümlenirse, son dakika satışlarıyla Türkiye’nin yoğun dönemi sayılan Haziran-Ekim ayları kurtarılabilir. Eğer böyle olursa, kriz ufak yara berelerle atlatılabilir. Tabii bu en iyi senaryo. Bir de ikinci üçüncü senaryolar var ki, düşünmek, konuşmak bile istemiyor insan… En iyisi olsa bile daha şimdiden tüm yılı etkileyecek kayıplar da var. Bunların başına İran’ı koymak gerek. İkinci ana kayıp ise, nihayet bu yıl yeniden hareketlenmesi beklenen “kruvaziyer” turizmde. İstanbul Galata Port nisan ayında açılacak ve Türkiye, son 5 yılda kayıp hanesine yazdığı kruvaziyer turizme yeniden dönüş yapacaktı. Şimdi başka bahara kaldı. Yine uzun yıllardır kayıpta olan kongre turizmi de yılın kaybedeni olmaya devam edecek. Bu yıl iç turizme kurtarıcı olarak bakılıyor. Yine. Yeniden. Ana kaynak ülke Rusya’ya bağlanan umut da büyük. Ama orada da bir başka risk var. İdlip. Son Moskova seferiyle atlatılmış gibi gözükse de orası her an patlamaya hazır bomba olarak duruyor. Önlemler Sektör kuruluşları geçtiğimiz günlerde Turizm Bakanı ile bir araya gelip alınacak önlemler, istenilen destekler konusunda taleplerini ilettiler. Bakan da diğer bakanlarla görüşme sözü verdi. İstenen ve beklenenler, her kriz döneminde gündeme gelenlerden farklı değil. SGK ve vergi borçlarının ötelenmesi, kredi borçlarının yapılandırılması ve yeni kredi kolaylıkları vs. Bu senenin yenileri arasında 2020’de gündeme gelen Konaklama Vergisi ve TGA (Turizm Geliştirme Ajansı) katılım payı ödemelerinin tümüyle iptali de var. Seyahat acentaları ve tur operatörleri, kendilerinin unutulmaması gerektiğinin altını çiziyor. Zincirin başlangıcının kendileri olduğunu söylüyorlar. Otellere kesilen çeklerden. Bunların ödenememesi durumunda ortaya çıkacak zincirleme etkiden. Oteller çalışanlarına sorumluluklarından, bu yükün kolaylaştırılmasından. Henüz işe alınmamış ve nisanı bekleyen sezonluk turizm emekçilerini ise düşünen fazla kimse yok. Sezonun gecikmesi en çok onları etkileyecek ama seslerini duyan yok. Geleceğe etkileri Türkiye turizmi 2016 Rusya krizinin etkilerinden yeni yeni çıkmaya başlamıştı. Bankaların desteğiyle bu kriz yönetilebilir olmuştu. Yapılandırılan borçlar ise daha yeni yeni düzene girmişti. 2019 sezon sonu bankaların destekleme dönemlerinin sonuydu ve bu nedenle uzun yıllardır sektörler ortalamasına paralel seyreden takibe düşen kredilerde turizm ayrışmış, %10 gibi bir oranla tüm sektörler ortalamasının iki katına çıkmıştı. Şimdi bu sorun ortada dururken, yeni bir yapılandırmaya ihtiyaç ortaya çıkacak. Bankalar buna nasıl yaklaşacak göreceğiz. Yine 2016 krizinin de katkısıyla turizm sektörünün yumuşak karnı haline gelen konaklama tesislerinde yenileme yatırımlarının gecikmesi problemi, şimdi yeniden ötelenecekmiş gibi görünüyor. Bu da, Türkiye turizminin en önemli üstünlüğü olan fiyat/kalite dengesini belki de geri dönüşü olmayacak şekilde olumsuz etkileyebilecek. Bu kriz, global olarak da büyük sonuçlara gebe. İlk sinyal Thomas Cook’un batışıyla gelmişti. Daha üç dört ay öncesinin en önemli tartışma konularından biri de buydu. Thomas Cook, kötü yönetimden kaynaklanan müstakil bir örnek midir, yoksa gelen turizmde konvansiyonel yapıların çöküşünün ayak sesleri midir diye? İçinde benim de olduğum yorumcular, ikincisine yakın duruyorlardı. Corona ile sarsılan dünya turizm sistemi, düşük kar marjıyla çalışan, krizlere açık ve dayanıksız devasa yapıların da sonunu getirecek gibi görünüyor. Dünya devi TUİ’den gelen haberler bu yönde. Desteklerle, zorlamalarla daha nereye kadar sorusunun karşılığını önümüzdeki ay ve yıllarda göreceğiz. Bu yapılara bağımlı ülkelerin durumunu da… HALİM BULUTOĞLU |
429 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |